DOLAR

38,7786$% 0.39

EURO

43,8944% 0.27

STERLİN

51,6488£% 0.37

GRAM ALTIN

4.142,72%0,97

ONS

3.324,08%0,58

BİST100

9.390,51%1,20

Edirne HAFİF YAĞMUR 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
admin

admin

07 Mayıs 2025 Çarşamba

DİĞER YAZARLARIMIZ

İsviçre Çakısı Gibi Bir Ömür: Fotoğraftan Yayıncılığa, Siyasete Uzayan Çok Yönlülük Hikayesi

İsviçre Çakısı Gibi Bir Ömür: Fotoğraftan Yayıncılığa, Siyasete Uzayan Çok Yönlülük Hikayesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayat, tıpkı bir fotoğraf makinesinin objektifi gibi, bazen bizi bir detaya odaklar, bazen de geniş bir manzarayı kucaklamamızı sağlar. Benim de bu hayattaki yolculuğum, işte o ilk deklanşör sesiyle başladı. Henüz 14 yaşındayken tutkuyla bağlandığım fotoğrafçılık, sadece bir hobi değil, dünyaya farklı bir gözle bakmamı sağlayan ilk ustamdı.
Ancak hayat, tek bir kareyle sınırlı kalmayacak kadar geniş ve sürprizlerle dolu. Kendi işletmemizde, o mürekkep kokulu matbaa dünyasına adım attım. Önce o zahmetli elle yazı dizme işiyle tanıştım, harflerin tek tek dansı gibiydi. Sonra teknoloji çağı kapımızı çaldı ve bilgisayarın atası denilen Entertip ile büyülenerek tanıştım. İşte o an, baskının sadece bir zanaat değil, aynı zamanda bir inovasyon alanı olduğunu da keşfettim.
Bu keşif beni daha da cesaretlendirdi. İlçemize ilk ofset makinelerini getirerek yepyeni bir soluk, yepyeni bir renk kattım yayıncılık dünyasına. Gazeteler artık sadece siyah beyaz değil, hayatın tüm canlılığını sayfalarına taşıyordu. Ama benim merakım ve enerjim bununla da sınırlı kalmadı. Karasal yayıncılık yapan bir televizyon ve bir radyo kurarak, sesin ve görüntünün gücünü, toplumsal iletişimdeki o büyülü etkisini bizzat deneyimledim.
Müzik ise hayatımın ayrı bir tutkusu oldu. Yıllarca o notaların arasında kayboldum, sahne hayatının o coşkusunu, o doğrudan insan etkileşimini çok sevdim. Her bir melodi, her bir ritim, farklı bir duyguyu, farklı bir hikayeyi anlatıyordu sanki.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, tüm bu farklı yolların, tüm bu ayrı deneyimlerin birleşerek beni adeta bir “İsviçre çakısı”na dönüştürdüğünü görüyorum. Fotoğrafın o keskin bakış açısı, matbaanın o titizliği, gazeteciliğin o sorumluluk bilinci, televizyon ve radyonun o geniş kitlelere ulaşma gücü, müziğin o evrensel dili… Hepsi bir araya gelince, farklı durumlar karşısında farklı “bıçakları” açabilen, çok yönlü bir insan ortaya çıkıyor.
Bu çok yönlülük beni hayatın farklı alanlarına da taşıdı. Aktif siyasete 1978 yılında genç yaşta adım attım. Bu süreçte şehrime hizmet etme arzusuyla 2004 yılında belediye başkanlığı için mücadele ettim ve 2007 yılında da milletvekili adayı olarak bölgemin sesi olmaya çalıştım. Siyaset, farklı insanlarla bir araya gelmek, toplumsal sorunlara çözüm üretmek için bambaşka bir “bıçak” oldu hayatımda.
Peki, şimdi bu “İsviçre çakısı” benzetmesi nasıl ortaya çıktı diye düşünüyorsunuzdur belki. Birkaç ay önce, değerli gazeteci kardeşim İlker Ayvacı’ya yeni yazdığım sözlerini ve bestelediğim bir şarkıyı göndermiştim. Şarkıyı dinledikten sonra bana öyle güzel bir şey söyledi ki, “Abi,” dedi, “her şeyde varsın, her işin de hakkını veriyorsun. Sen tam bir İsviçre çakısı gibisin!” İşte bu sözler, bu yazının yazılmasına vesile oldu.
Bu satırları, bana “İsviçre çakısı gibisin” diyerek bu yazıyı hazırlamama öncelik eden değerli gazeteci kardeşim İlker Ayvacı’ya ithaf ediyorum. Uzunköprü’nün sesi benden sonra onun güçlü kaleminden yükselecek. Biraz daha zaman lazım. Mevlana Celaleddin Rumi ne demiş “ “Hamdım, Piştim, Yandım”